…901, 902…

blog-image-B032219_Domestic

Bu aralar mesafe deyince herkesin aklına sosyal mesafenin gelmesi çok doğal. Zira Türkiye’de son 3 aydır, dünyanın geri kalanındaysa 4-5 aydır en çok konuşulan konu koronavirüs. Memlekete virüs bile geç geliyor arkadaş. 🙂

 

coronavirus-cdc-1585869759
Tanısan seversin aslında.

Ancak ölüm oranı koronavirüsten (şimdilik) daha yüksek olan trafik kazalarını herkes kanıksamış gibi gözüküyor. Zira 2020’nin Ocak ayından Haziran’a kadar koronavirüse bağlı ölümlerin sayısı tüm dünyada 410 bin dolaylarında. Düz hesap yaparsak 2020’nin sonunda aşağı yukarı 1 milyon kişi koronavirüsten ölmüş olacak. Son zamanlarda güvenilirliği tartışılan Dünya Sağlık Örgütü‘ne göre ise yalnızca 2016 yılında trafik kazalarına bağlı ölüm sayısı dünya çapında 1.35 milyon.

 

94A276FD1B0C84EDEE4055B5C917AF95_620x349
Mitoz bölünmeyle ikiye ayrılabilen araba yapmışlar.

Trafik kazaları ve bu kazalardan sağ mı yoksa ölü mü çıkacağınız birçok farklı etkene bağlı. Bunlardan biri de takip mesafesi. Şu an aktif bir şekilde araç kullananların çoğuna; -eğer derslere gitmişlerse- sürücü kurslarında veya -gitmemişlerse de- yalnızca sınavı geçebilmek için bir kereliğine okuyup ezberledikleri kitapta takip mesafesi şöyle anlatılmıştır:

– Hızının yarısı kadar metre.

Yani saatte 100 km/s hızla gidiyorsak takip mesafemiz en az 50 metre, saatte 40 km/s hızla gidiyorsak da önümüzdeki araçla aramızda bırakacağımız boşluk en az 20 metre olmalıymış. Peki kaçımız ilk bakışta 50 metrenin ne kadar olduğunu, 20 metrenin nasıl bir mesafe olduğunu anlayabiliyor?

 

IMG_20200429_172833
Bahse konu olan direk.

Arkadaşımla yaptığımız yürüyüşlerden birinde, uzaktan gördüğümüz bir elektrik direğinin (çatal pilon direk deniyormuş) aşağı yukarı ne kadar mesafede olduğunu tahmin etmeye çalıştık. Ben 150 metre dedim, arkadaşım 500 dedi. Haritadan baktık, 300 çıktı. Konya’nın uçsuz bucaksız ovalarında motosikletimle seyahat ederken yol kenarında verdiğim bir molada da; 5 kilometre uzakta gibi görünen bir köy, haritadan kontrol ettiğimde 40 kilometre uzakta çıkmıştı. Demek ki bazen görünen köy bile kılavuz isteyebiliyormuş. 🙂

 

 

Bakarak mesafeyi anlamak zor olduğundan, 2 saniye kuralı diye bir sistem düşünmüş ulu bilgeler. Şöyle çalışıyor:

Two-second-rule_diagram

Kırmızı arabayı siz sürüyorsunuz diyelim. Önünüzdeki mavi araçla güvenli takip mesafesi bırakmak için yapmanız gereken şey, mavi araç ağacın yanından geçerken iki saniye saymaya başlamak. Eğer aynı ağacın yanından iki saniye dolmadan geçerseniz fazla yakından takip ediyorsunuz demektir. Ağaç yerine tabela veya herhangi bir direk de iş görür tabii.

 

SZCGBSGIFFFLHDASFZVTUN33D4
“Kaza var” dediler, geldik.

2 saniye kuralı sürücüye durmak için değil, yoğun ama akıcı trafikteki ani yavaşlamalarda önündeki araca çarpmayacağı bir süre tanıyor. Çarpsa bile çarpmanın etkisi ölümcül olmuyor ve o an trafikteki herkes 2 saniye kuralını uyguluyorsa zincirleme kaza ihtimalini de neredeyse tamamen ortadan kaldırıyor.

 

Einstein-laughing
Hadi yine iyisin Albert.

Peki iki saniyeyi gerçekten iki saniyede saydığımızdan nasıl emin olacağız? Zira Albert Einstein‘ın genel görelilik teorisine göre zaman algısı kişiden kişiye değişebiliyor. (Bu kadar basit söylememiş tabii ki 😀 )

 

ERevKhWXsAE8YeY
Utanç tablosu.

Örneğin 23 Şubat 2020’ye kadar Kadıköy’de oynanan Fenerbahçe – Galatasaray maçları; Fenerliler için sanki hemencecik bitiyor, Cimbomlular için ise ahirete kadar süren bir kabir  azabı gibi geliyordu. Ulu bilgeler bir kez daha boş durmayıp bizim için bir formül geliştirmişler. İçimizden “901, 902” diye saydığımızda; dokuz yüz bir, dokuz yüz iki diyene kadar aşağı yukarı iki saniye geçiyormuş.

 

Resim_1357716866
Bir başka oluyor.

Ulu bilgelerden rol çalmaya çalışan modern alimler ise başka bir yöntem bulmuşlar. “Sadece aptallar iki saniye kuralını çiğner” demek de gerçekten iki saniye sürüyor. Kronometreyi açıp kontrol edebilirsiniz. 🙂 Hele bir de (aylardan temmuz ise) arabada çocuk varsa, bunu yüksek sesle söyleyerek ileride bilinçli bir sürücü olması için beyin yıkama işlemlerine şimdiden başlayabilirsiniz.

 

İyi güzel annatıyon da bunu Türkiye’de nasıl uygulayacaaz?” dediğinizi duyar gibiyim.

mazotmu-yok-dedik-kamyon-arkasi-yazilari1
Hiç…

 

Bunu söylemekte haklısınız da. Zira 100 km/s hızla giderken, önünüzdeki araçla 50 metre mesafeyi geçtim; 10 metre boşluk bıraksanız yırtık dondan çıkan biri hemen önünüze kırarak o boşluğu dolduruveriyor. Milletçe boşluk doldurmayı severiz. 🙂 Sırada kaynak yapmak veya nefesini önünde bekleyen kişinin ensesinde hissettirmek adeta ata sporumuz olmuş durumda. Allah’tan koronavirüs önlemleri sebebiyle 1,5 metrelik sosyal mesafe uygulaması çıktı da insanımız kişisel alan kavramı ile her zamanki gibi tepeden inme bir yöntemle tanışıp muasır medeniyetler seviyesine ulaştı çok şükür.

54e5181ef6a63479daa1c8566867675a
Canım lütfen, sosyal mesafe.

 

Peki öldürücülük oranı trafik kazalarından (şimdilik) daha az olan koronavirüs yüzünden fanatikçe uygulanmaya ve sıkıca denetlenmeye çalışılan sosyal mesafe kadar takip mesafesi kuralına niye riayet etmiyoruz? Bu kural yasal otorite tarafından neden koronavirüs önlemleri kadar önemsenmiyor?

 

Elbette bunun birden fazla sebebi var. Bana göre en önemlileri:

  1. Medya etkisi
  2. Nüfus yoğunluğu

 

Olumsuz haberler her zaman daha çok reyting getirir. Bunu bilen medya da son aylarda neredeyse tamamen koronavirüse odaklandı ve bu sayede bir kamuoyu algısı oluştu. Trafik kazaları ise sadece bayramlarda -o da ancak istatistik olarak- öne çıkabiliyor. Koronavirüs için uygulanan medya bombardımanı trafik kazaları için de uygulansaydı insanlar otomatikman daha temkinli olacak, yasal otorite de kamuoyu baskısını arkasına alarak kurallara uymayanları en ağır şekilde cezalandıracaktı. Maske takmaya önem verildiği kadar motosiklet sürerken kask takmaya -polisler dâhil- kimse önem vermiyor. Trafik polisinin gözünün önünden kasksız bir şekilde geçip giden yalnızca kendi şahit olduğum motorcuları saysaydım buradan Vuhan‘a yol olurdu herhalde.

 

434617b35e4a0e4c3fad0ae85bd28fad
Metrobüsle işe giderken ben.

Nüfus yoğunluğu da aslında gündelik hayatımızdaki çoğu sorunun farkında olmadığımız sebeplerinden -bana göre- en önemlisi.

 

Her insanın bir tahammül kapasitesi vardır. Uyandığımız dakikadan tekrar uyuyacağımız ana kadar başımıza gelen şeyler tahammülümüzü tüketir. Eğer İstanbul gibi oldukça yoğun nüfuslu bir şehirde yaşıyorsanız, tahammülünüzün daha öğlen olmadan tükenmesi işten bile değildir. Sabah işe giderkenki toplu taşıma araçlarındaki kalabalık ve trafik yoğunluğu; çoğu insanın sabrını tükettiği için başkalarına hem saygı hem de anlayış göstermek giderek zorlaşıyor.

 

Haliyle normal şartlarda 15 dakikada varması gereken yere trafik yoğunluğu sebebiyle 1 saatte varacağını bilen sürücü, bu süreyi 55 dakikaya düşürebilmenin hesabıyla başkalarının hayatını tehlikeye atarak takip mesafesini yok sayabiliyor.

 

Tabii ki bu bir mazeret olamaz. Ancak bu kuralı ihlal eden o kadar sürücü var ki; trafik polisleri de muhtemelen “hangi biriyle uğraşacağız” diyerek umursamaz bir tavır takınıyorlar. Bu tavır yalnızca takip mesafesi için değil, hız limiti veya emniyet kemeri gibi pek çok farklı konu için de geçerli.

 

Gel gelelim, denetim olmadan herhangi bir kuralın uygulanması -insan doğası gereği- mümkün değildir. Eğer trafik polislerinin sayısı, istisnasız her yerde ve her zaman trafik kurallarını uygulatmaya yetecek kadar fazla değilse; bu işi kameralar vasıtasıyla yapmak gerekir.

Traffic_Cameras
İlla biri beni denetlemeden rahat edemiyorum cicim.

2019 yılının Mayıs ayında motosikletimle yaptığım Azerbaycan seyahatinde gördüğüm üzere, ülkenin batısındaki Kırmızı Köprü sınır kapısından Bakü’ye kadarki 520 kilometrelik yol boyunca her 250 metrede bir kamera var. Bu işi Azerbaycan başarabildiyse Türkiye’nin de başaramaması için hiçbir sebep yok.

 

Bazı ülkelerde 2 saniye kuralı, 3 saniye olarak uygulanıyor. Ülkemiz için belki 3 saniye bir ütopya olabilir ama 2 saniye kuralını uygulamak o kadar da zor değil. Yeter ki istensin.

167947_322815
Polis çağırmaya gerek yok ya, kendi aramızda helalleşiriz.

Bir dahaki sefere arabaya bindiğinizde sürücüyseniz kendi kendinize, yolcuysanız da şoföre (dayak yeme pahasına 🙂 ) “sadece aptallar 2 saniye kuralını çiğner” derseniz yalnızca kendiniz için değil, kurala uymayan aptallar için de iyilik yapmış olursunuz. Herkes kendi kapısının önünü süpürmeli. Sosyal mesafe veya maske kullanımını önemsediğimiz kadar takip mesafesini ve diğer trafik kurallarını da önemsemeye başlamalı, kurallara uymayanları da aynı ciddiyetle uyarmalıyız. Koronavirüs sebebiyle yeni normal kavramından çokça bahsedilirken, trafikteki yeni normalimiz de bu olsun.