
Hınç, hepimizi ara sıra etkisi altına alan ama pek azımızın farkında olduğu güçlü bir duygudur.
Biri istemediğimiz bir şey yaptığında ve bu bize kendimizi kötü hissettirdiğinde duygularımızı ifade edemezsek o kişiye karşı hınçlanırız.
Hıncın etkisi altındayken o kişiden intikam almaya yönelik planlar yapar ve fırsatını bulduğumuzda da bu planlardan en uygun olanı eyleme dökeriz.
Bu sayede intikam alınır, hesaplar eşitlenir, ödeşmiş oluruz.
Peki istemediğimiz şeyi yapan kişi çocuğumuzsa?
Kendi çocuğumuza hınçlanmak, ondan intikam almak için zarar verici davranışlarda bulunmak…
Kulağa ne kadar sağlıklı geliyor?
Çoğu insan bunun kulağa pek de sağlıklı gelmediğini düşündüğü için inkâr etmeyi seçer.
“Ben mi? Ben çocuğuma karşı asla hınçlanmam! Ne yaparsa yapsın onu çok seviyorum.”
Bu cümle birden fazla otomatik düşünce barındırıyor.
Öncelikle anne/baba da olsanız siz de insansınız ve insanların duyguları vardır.
Bir anne veya babanın kendini duygulardan azade bir melek gibi görmesi kendini yeteri kadar iyi tanımadığını ve duygularıyla iletişim halinde olmadığını gösterir.
Oysa ki davranışlarımıza büyük ölçüde yön veren duygularımızdır.
Bir anne veya baba elbette ki çocuğu hoşuna gitmeyen bir şey yaptığında ona öfkelenebilir.
Öfke tek başına sağlıklı bir duygudur.
Hayatınızda nelerin olması ve olmaması gerektiğine dair size yönlendirmelerde bulunur.
Önemli olan öfkenin nasıl ifade edildiğidir.
Öfkeliyken hakaret veya küfür etmek, fiziksel şiddete başvurmak veya içe atıp hınç duygusuna dönüştürmek pek sağlıklı değildir.
Bu davranışlardan herhangi biri hem size hem de öfkelendiğiniz kişiye zarar verir ve ilişkinizi yıpratır.
Sağlıklı olan; neden öfkelendiğinizi herhangi bir suçlama, genelleme veya hakarette bulunmadan ifade edebilmektir.
Öfkenizin en yoğun olduğu anda bunu yapmak kulağa zor gelebilir, bu da çok doğaldır.
Bu noktada farkındalık içinde olmak ve “şu an çok öfkeliyim, öfkem geçtiğinde konuşalım” deyip sizi öfkelendiren kişiden bir süreliğine uzaklaşmak faydalı olur.
Bu süre zarfında hem siz sakinleşme, duygularınızın ve düşüncelerinizin farkına varma imkânı kazanırsınız; hem de sizi öfkelendiren kişi kendi davranışlarını veya sözlerini gözden geçirip sizi neden öfkelendirmiş olabileceğine dair düşünme fırsatı bulur.
Sizi öfkelendiren kişi çocuğunuzsa büyük ihtimalle nerede ve ne zaman yanlış yaptığını çözemeyecektir.
Ebeveyni olarak siz; öfkenizin yoğun etkisinden kurtulduktan sonra ona karşı neden öfkelendiğinizi suçlama, genelleme ve hakarette bulunmadan sakince anlatabilirsiniz.
Bu yöntem;
- “Sen zaten hiçbir halta yaramazsın”,
- “ne kadar sorumsuzsun”,
- “hayvan herif”,
- “geri zekalı”…
… gibi sözlerden çok daha etkilidir.
Anne veya babasından bunları duyan bir çocuğun davranışlarını düzeltecek motivasyona sahip olmasını beklemek hayal kurmaktan öteye geçemez.
Ayrıca ebeveyn ve çocuk arasındaki mesafeyi açar; tarafları birbirinden önce duygusal, zamanı gelince de fiziksel olarak uzaklaştırır.
Bunun yerine;
- “Yaptığın hareket şu, şu, ve şu açılardan yanlıştı”,
- “bu, bu ve bu sebeplerden ötürü senin şöyle davranmanı istiyorum”,
- “böyle davranmaya devam edersen mutlu olmayacağım”,
- “şimdi git ve davranışların üzerine düşün”,
- “hareketlerini düzeltmeye karar verdiğinde burada olacağım”…
… gibi sözleri sakince, dürüstçe ve çocuğunuzun gözlerinin içine bakarak söylediğinizde aranızdaki bağ kuvvetlenir.
Çünkü çocuğunuz ondan ne beklediğinizi ve önceki davranışının hangi sebeplerden ötürü yanlış olduğunu bilir.
Çocukların netliğe ihtiyacı vardır.
Kafası net bir insan, kendini değiştirmek ve geliştirmek için yeterli motivasyona sahip olur.
Tabii tüm bunları yapmak bazı ebeveynlere zor gelir.
O yüzden ya kaba kuvvet kullanarak zorbalığı tercih eder ya da çocuk ne yaparsa yapsın görmezden gelir.
Görmezden gelmek bir yere kadar mümkündür.
Her insanın olduğu gibi anne/babaların da bir tolerans eşiği vardır.
Çocuğunuzun hoşunuza gitmeyen davranışları belirli bir süre devam ettiğinde o eşik aşılmış olur.
Duygularınızı yukarıdaki gibi sağlıklı bir şekilde ifade etmek yerine içinize atmayı tercih ederseniz çocuğunuza karşı hınçlanmaya başlarsınız.
İçinizde biriktiğini fark etmediğiniz hınç sizi, kendi çocuğunuzdan intikam almak için doğru zamanı bekleme moduna sokar.
Bu da genelde çocuğunuzun iyi bir şey yaptığı ve sizden onay veya takdir beklediği bir ana denk gelir.
İşte o an, içinizde biriken hınç duygusu ortaya çıkar ve sizi çocuğunuza karşı cezalandırıcı davranışlarda bulunmaya veya sözler söylemeye teşvik eder.
Böylelikle çocuğunuz, iyi bir şey yaptığı için kendini cezalandırılmış hisseder.
Her zaman netliğe ihtiyaç duyan ve kafası daha da karışmış olan çocuk ne yaparsa yapsın işe yaramayacağını ve sizden asla takdir göremeyeceğini düşünüp iyi şeyler yapmaktan da vazgeçer.
Bu yüzden yetişkin olarak sorumluluğu ele almalı ve hınç duygunuzun farkına vararak bunu çocuğunuza yönlendirmemeyi başarmanız gerekir.
Bunun için de duyguların farkında olmak ve sağlıklı bir şekilde ifade edebilmek şarttır.
Hınç sadece ebeveyn-çocuk ilişkilerinde değil; eşler veya sevgililer, kardeşler ve arkadaşlar arasında da kendisini gösterir.
Çocuğunuzun, eşinizin, sevgilinizin, kardeşinizin veya arkadaşınızın; hoşunuza giden herhangi bir davranışını gördüğünüzde bunu fark etmek, vurgulamak ve takdir etmek o kişiyi benzer olumlu davranışları tekrar yapmaya teşvik eder.
Bunun yerine geçmişteki olumsuzluklardan kalan hınçla;
- “Zaten yapmalıydın”,
- “Neden daha iyisini yapmadın?”
gibi şeyler söylemek kişiler arasındaki ilişkiye zarar verir.
Hınç duygusuna sık sık kapılıyor ve başa çıkmakta zorlanıyorsanız veya olumsuz duygularınızı sağlıklı bir şekilde ifade etmek size güç geliyorsa danışmanlık almayı düşünebilirsiniz.
Danışman; duygusal farkındalığınızı artırmanıza yardımcı olur, başa çıkma mekanizmaları geliştirme konusunda yol gösterir ve bu sayede yakınlarınızla aranızdaki ilişkiler düzelmeye başlar.
Danışmanlık randevusu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta gönderebilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.