Hayatı başkasına adamak

Sigmund Freud der ki:

“İnsanların çoğunluğu gerçekte özgürlük istemez.

Çünkü özgürlük sorumluluk almayı gerektirir

ve çoğu insan sorumluluk almaktan korkar.”


Peki insanlar sorumluluk almaktan neden korkar?

En büyük sebebi aldığı sorumluluğun üstesinden gelemeyeceğini düşünmesi, yani aslında başarısız olma korkusudur.

Hiç denemeyen insan asla başarısız olmaz.

Ama başarılı da olamaz.

Peki başarısız olmaktan korkan insanlar ne yapar?

Bencil olanlar hayata karşı tembel ve asalak bir tutum takınarak yarını düşünmeden, hayatı günü gününe yaşar.

Fedakar insanlar ise hayatlarını başkalarına adayarak içlerindeki bir işe yarama, yardımcı olma ve fark yaratma ihtiyaçlarını başkaları üzerinden giderirler.

Bir başkası için çaba sarf eden kişinin başarısız olma ihtimali yoktur.

İşler yolunda gitmediği anda hayatını başkasına adayan kişi, başarısızlığın faturasını hayatını adadığı kişiye çıkarabilir.

Her şey yolunda giderse de başkası adına çaba gösteren kişi sahte bir içsel tatmin yaşar.

Alan/veren razı olduğu sürece bir sorun var mıdır?

Karşılıklı farkındalık söz konusuysa bir sorundan söz edilemez.

Ancak taraflardan biri bu dinamiğin neye mal olduğunun farkında değilse sorun yaşanması kaçınılmaz olacaktır.

Önce bu dinamiğin alan tarafına odaklanalım.

Kendisi için sürekli bir başkasının çaba sarf ettiği insan zamanla o kişiye bağımlı olur.

Çünkü süreç boyunca problem çözme, kendi başının çaresine bakma, kendi ihtiyaçlarını giderme yetenekleri ya körelmiştir ya da aşırı ilgili ebeveynlerin çocuklarında sıkça görüldüğü üzere bu yetenekler hiç gelişmemiştir.

Kendi ayakları üzerinde durma kapasitesine sahip olmayan biri her zaman ona kendisini adayacak birine ihtiyaç duyar.

İnsanların birbirleriyle ihtiyaçtan dolayı kurdukları bağ zehirlidir.

Bu tip ilişkilerde manipülasyon, kontrolcülük, sahiplenme gibi davranışlar sıklıkla görülür.

Sağlıklı ilişkilerin temeli ihtiyaç üzerine değil, istek üzerine kurulur.

Taraflar birbirlerine çok da fazla ihtiyaç duymadıkları halde ilişki kurmak istiyorlarsa o ilişki sağlıklı bir tatmin yaşatır.

Peki aynı dinamiğin veren tarafı, yani hayatını başkasına adayan kişi ne gibi sorunlar yaşar?

Birçok sorun yaşayacağı kesin.

Bunlardan en önemlisi kişinin kendi ihtiyaçlarını, arzularını ve isteklerini ihmal etmesidir.

Hayatını adadığı kişiden; sarf ettiği çabalar sonucu takdir, teşekkür, minnet veya o ilişkiden sağladığı fayda her ne ise aldığı sürece sorun çıkmaz.

Kendini ve hayatını bir başkası için harcadığı gerçeği batmaz.

Ne zaman ki bu alma/verme dinamiğinde alan taraf, veren tarafın bu ilişkiden edindiği faydanın kesilmesine yol açacak bir davranışta bulunur; o zaman sorunlar ortaya çıkar.

Hayatını başkasına adayan kişi var olan düzenin bozulmasından rahatsızlık duyar.

Çünkü çevresinde hayatını adayabileceği kimse kalmazsa kendisiyle ve çözmesi gereken kendi sorunlarıyla baş başa kalır.

İşte o zaman yine başarısız olma korkusu ortaya çıkar.

Aslında bu açıdan bakıldığında alma/verme dinamiğinin iki tarafı da birbirlerine bağımlı olduğundan bu tip ilişkilerin simbiyotik olduğunu söyleyebiliriz.

Herhangi iki insanın birbirleriyle bağlanma motivasyonu bu denli derin bir ihtiyaç üzerine kurulmuşsa, normal şartlarda çözümü basit ve sıradan sorunlar çok büyük birer tehditmiş gibi algılanır ve karşılıklı olarak abartılı tepkiler verilir.

Çünkü o ilişkinin çimentosu olan derin ve toksik ihtiyaç, aynı zamanda şiddetli bir kaybetme korkusuna yol açar.

Şiddetli bir korkunun, büyük bir tehdidin ve bunların sonucunda abartılı tepkilerin var olduğu bir ilişki; taraflarını mutsuz eder.

İnsanlar da mutsuzluğa bir yere kadar dayanabilirler.

Bunun sonucunda ya ilişkiyi sonlandırırsınız ya da uzun ve kronik mutsuzluk/stres sebebiyle hem akıl hem de beden sağlığınız bozulur.

Peki bu iki şıkkın bir alternatifi yok mudur?

Yani hem sağlığınızdan olmamak hem de bahse konu olan ilişkiyi sorunsuz bir şekilde sürdürmek mümkün müdür?

Tabii ki mümkündür.

Toksik ve simbiyotik hale gelmiş ilişkileri kopma noktasına gelmeden iyileştirmek profesyonel destek alınması halinde oldukça kolaydır.

Profesyonel yaklaşım sayesinde ilişkide sorun yaratan dinamiklerin saptanması, detaylıca açıklanması ve çözüm için nelerin yapılması gerektiğinin vurgulanması; ilişkiyi kurtarmak isteyen taraflara bir yol haritası çizer.

Bu yol haritası sayesinde taraflar; birbirleriyle yaşadıkları sorunlara daha rahat, hafif ve akılcı yaklaşarak yıkıcı değil, yapıcı olurlar.

Böylelikle kopma noktasına gelmiş ilişki iyileşmeye başlar ve temeli daha sağlıklı bir dinamik üzerine kurulmuş olur.

Danışmanlık randevusu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta gönderebilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Diğer yazıları için tıklayınız.