Onsuz yaşayamam

Türlü türlü bağımlılık vardır.

Alkol, uyuşturucu, kumar, sigara, hatta oyun bağımlılığı…

Bunların hepsi kamuoyu tarafından tedavi edilmesi gereken bağımlılıklar olarak görülür.

Bu bağımlılıklardan muzdarip insanların başvurabilecekleri bir sürü merci, hatta bağımlılıklarından kurtulmalarına yarayacak ilaçlar bile vardır.

Ancak bir çeşit bağımlılıktan pek bahsedilmez; çünkü bu son derece kişiye özel, sinsi bir bağımlılıktır.

Kendini aşk, sevgi, tutku, sadakat, özlem, kıskançlık gibi ambalajların altına saklar.

Bunun adı insan bağımlılığıdır.

Bu bağımlılığın muhatabı, ilk başlarda gördüğü ilgiden hoşlanır.

Hatta bazen bağımlılık çift yönlü bile olabilir, sonuçta biraz daha ilgi kimin hoşuna gitmez ki?

Ancak her bağımlılıkta olduğu gibi; bağımlı olan kişi, bağımlı olduğu şeyden zamanla daha fazla ister.

Çünkü başlarda onu mutlu eden doz artık yetmemeye başlamıştır, dozu gün geçtikçe artırmalıdır.

İlişkinin başlarında “her gün görüşelim aşkım, seni çok özlüyorum” cümlesi kulağa hoş gelse de zamanla “neden arkadaşlarınla görüşüyorsun ki? Bana gel, film izleriz”, “iş çıkışı iş arkadaşlarınla kahve içmeni istemiyorum, onlar boş insanlar” veya “alışverişe ben de seninle gelicem” gibi sözler duyulmaya başladığında tehlike çanları çalıyor demektir.

İki taraf da bağımlılığa meyilliyse genelde bu gibi sözler karşılıklı sarf edilir ve itiraz edilmez.

Olabildiğince sık ve uzun vakit geçirilir; ancak taraflar kendilerine, arkadaşlarına ve ailelerine yeteri kadar vakit ayıramadıklarından sosyal ilişkileri bozulur.

Beraberinde yalnızlık gelir, kişi sürekli vakit geçirdiği sevgilisi veya eşinin yanındayken bile zaman zaman kendini yalnız ve çaresiz hisseder; çünkü sosyal desteğinden mahrum kalmıştır.

Kişinin tüm vaktini sevgilisi veya eşine vermesi aynı zamanda hobileri ve ilgi alanlarına yeteri kadar zaman ayıramamasına da neden olur.

Böylelikle kişi kendini akranlarına kıyasla geride kalmış, gündemi takip edemez, hayatı ıskalıyormuş ve isteklerini, arzularını ihmal ediyormuş gibi hisseder.

Bu yüzden de önce birlikte geçirilen zamanın kalitesi düşer, taraflar artık sohbet etmek yerine ya telefonlarıyla oynuyorlardır ya da film, dizi vs. izledikleri ekrana bakmaktan başka bir şey yapmıyorlardır.

Çünkü zaten her şeyi beraber yaptıkları için birbirlerine anlatacak yeni bir şey kalmaz.

Sonra da taraflardan biri diğerine karşı hınçlanmaya başlar.

Aslında içten içe tüm vaktini aynı kişiyle geçirmekten dolayı rahatsızdır ama bunu ya kendine itiraf edemiyordur ya da birlikte olduğu kişiye…

Sonuç olarak taraflar arasında gereksiz gerginlikler çıkmaya başlar.

İncir çekirdeğini doldurmayacak konular büyütülür, uzatılır.

O ana ait basit bir konu karşıdaki kişinin tüm hayatına, karakterine ve ilişkinin bütününe genellenir.

“Sen zaten hep sorumsuz bir insan oldun!”

“Beni hiç düşünmüyosun!”

“Çok bencilsin!”

Eğer taraflardan biri, ilişkinin dışında daha mutlu olacağına emin olursa ayrılmak ister.

Bunu duyan bağımlı taraf ise saatlerdir sigara içmemiş bir sigara bağımlısı veya madde yoksunluğuna giren bir uyuşturucu bağımlısı gibi tepkiler verir.

Ayrılmak isteyen tarafı tehdit edebilir, şiddet uygulayabilir, hakaret edebilir.

Çünkü bağımlı olan kişiye göre ayrılık talebi bir ölüm kalım meselesidir.

Bağımlı olduğu kişi olmadan yaşayamayacağını zanneder, bu yüzden de verdiği uç tepkileri kendi aklında ve vicdanında rasyonalize eder.

Aslında karşı taraf onun için bir insandan öte bağımlılığını giderdiği bir madde haline gelmiştir.

Dolayısıyla onu kontrol etmek ve sahip olmak istemek son derece doğaldır.

Ancak insanlar sürekli kontrol edilmek ve bir mal yerine konacak şekilde sahip olunmak istemez.

Peki insan bağımlığının sebepleri nelerdir?

İlk olarak kaybetme korkusu sayılabilir.

Hayatındaki kişiyi kaybetmekten çok korkan bir insan, sürekli onunla vakit geçirirse onu kaybetmesine sebep olabilecek koşulları da kontrol edebileceğine inanır.

Yalnızlık da başka bir etkendir.

Yeteri kadar arkadaşa sahip olmayan veya sahip olduğu arkadaşlarıyla, aile üyeleriyle düzenli ve kaliteli zaman geçirmeyen insanlar; ilişki yaşadıkları insanı hem arkadaş hem de aile yerine koyacak, dolayısıyla da tüm vaktini onunla geçirmek kişiye son derece doğal gelecektir.

Gelgelelim insan bağımlılığının en gizli ve belki de en kritik sebebi, kişinin bağımlı olduğu insanın yanında kendini nasıl hissettiği ve nasıl biri olduğudur.

Eğer kişi; sevgilisinin yanında kendini her zamankinden daha mutlu, değerli, güvenli, eğlenceli, kibar, özgüvenli hissediyorsa bu hissi daimi kılmak için tüm vaktini sevgilisiyle geçirmek ister.

Yani aslında insan bağımlısı olan kişi, sevgilisini değil; sevgilisinin yanındaki kendini sevmektedir.

Kendini sevmeyen kişi, değersiz hisseder.

Değersiz olduğunu düşünen biri, mutlu olmayı hak etmediğini zanneder.

Mutsuz insanlar ise çevrelerine olumsuzluk yayar.

Kara bulutlar içinde yaşayan biri, olaylara hep negatif bakar.

Somut bir tehlike olmadığı durumlarda bile kendini güvensiz hisseder.

Sürekli tehdit altında olduğunu düşünen bir insanın özgüvenli olması da mümkün değildir.

Dolayısıyla bağımlı olunan kişi, tüm bu olumsuzlukların panzehri haline gelir.

Ancak hiç kimse ve hiçbir ilişki bu kadar büyük bir baskıyı kaldıramaz.

Hiçbir insan, başkasının her şeyi olamaz.

Hiçbir ilişki, bir insanın tüm hayatı haline gelemez.

Öyle olduğu belki bir süreliğine zannedilir, bunun bir illüzyon olduğu zaman içinde fark edilir.

Taraflar sevgiliyse ayrılmak, kısa vadeli ve kolay bir çözüm olarak görülebilir.

Tabii bağımlı olan taraf, yukarıda yazılanlarla yüzleşmediği sürece aynı kaderi tekrar tekrar yaşamaya mahkumdur.

Taraflar sevgili değil de evliyse boşanmak çoğu zaman zor gelir.

Çeşitli menfaatler veya zorluklar sebebiyle boşanmayı resmiyete dökemeyen çiftler, gönül mahkemesinde boşanır ve duygusal düzlemde birbirinden uzaklaşır.

Eğer taraflardan birinin yakınında uygun bir alternatif varsa aldatma da sıkça görülen bir durumdur.

Dolayısıyla tüm bunları yaşamamak için kişinin önce kendini sevmesi gerektir.

Kendini seven bir insan her şeyin en iyisini hak ettiğini düşünür ve değerli hisseder.

Öz değerinin farkında olan biri ise hayatındaki kişiyi kaybetmekten korkmaz ve kısıtlamaya kalkmaz.

Kendini sadece sevgilisinin veya eşinin yanındayken sevebilen kişi, onun yanındaykenki halini o yokken de sürdürebilirse bağımlı olmak zorunda kalmaz.

Şimdi kendinize şu soruyu sorun:

“Kendimi seviyor muyum?”

Düşünmeden verilen “tabii ki seviyorum” refleks cevabı sizi yukarıda bahsedilen olumsuz durumlardan koruyamayacaktır.

Kendinizi sevmiyorsanız ve nedenini bilmiyorsanız veya bu yazı boyunca bahsedilen olaylardan muzdaripseniz danışmanlık almayı düşünebilirsiniz.

Danışmanın; kişileri ve olayları profesyonel ve tarafsız bir şekilde analiz etmesi teşhisin doğru konulmasına sebep olur.

Teşhis doğru konulduktan sonra tedavinin işe yaraması kaçınılmazdır.

Danışmanlık randevusu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta gönderebilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Diğer yazıları için tıklayınız.