“Böyle olması gerekiyormuş”

İlk bakışta kaderci bir yaklaşım gibi gözükse de kontrolümüz dışında gelişen olaylara karşı benimseyebileceğimiz sağlıklı bakış açılarından biridir.

Başımıza hoşlanmadığımız bir olay geldiğinde sormamız gereken ilk soru şu olmalıdır:

“Bunda benim bir suçum var mı?”

Bu soruya cevap verirken kendinize mümkün olduğunca adil davranmaya çalışın.

Bahse konu olayda bir ihmâlkârlığınız varsa ve bununla yüzleşip üstlenmiyorsanız, benzeri nahoş durumları tekrar tekrar yaşamaya mahkum olursunuz.

Olayda herhangi bir sorumluluğunuz yoksa “demek ki böyle olması gerekiyormuş” düsturu, yüzeyde olumsuz görünen durumun olumlu taraflarına odaklanma imkanı sunar.

Zira “mutlak iyi” ve “mutlak kötü” diye bir şey yoktur.

Başımıza gelen olayları sonsuz farklı açıdan yorumlamak mümkündür.

Yorumlamayı seçtiğimiz açıyı belirleyen şey büyük ölçüde yetiştiğimiz çevre ve sahip olduğumuz genlerdir.

Ancak iyi haber: Olaylara farklı açılardan bakabilme yeteneği sonradan geliştirilebilir.

Zaten zihinsel esneklik, her durumda mutlu olabilmenin en önemli koşullarından biridir.

Olaylara tek bir açıdan bakarak sadece olumsuz tarafına odaklanmak, zihnimizin bize kurduğu bir tuzaktır.

Bu tuzağa düşmemek için zihinsel esnekliğimizi artırmak, yakın ilişkilerimize de iyi gelir.

Yüzeyde anlaşmazlık olarak görülen çatışmalar, farklı açılardan bakılırsa yakın ilişkilerimize zenginlik katacak fırsatlar olarak da görülebilir.

Bazen gücümüzün sınırlarına dair yanlış fikirlere kapılırız.

Kendimizi, olduğumuzdan çok daha güçlü veya güçsüz zannedebiliriz.

Bu iki kutup arasında hangisine savrulursak savrulalım, bizi çevreleyen gerçekliği yanlış yorumlama gafletine düşmüş oluruz.

Kendimizi olduğumuzdan daha güçlü görürsek çevremizdeki insanları değiştirecek kudrete sahip olduğumuzu düşünürüz.

Oysa ki bir insan, yalnızca kendisi değişmesi gerektiğine kanaat getirirse değişebilir.

Aksi takdirde birini değiştirmek için girişilecek her türlü çaba, hayal kırıklığı ile sonuçlanacaktır.

Gücümüzün farkına varmadan yaşarsak da hem kendimize hem de çevremize karşı sorumluluklarımızı ihmâl ederiz.

Edilgen hale gelir, başımıza gelen olaylarda hep mağdur rolünü üstlenmek zorunda kalırız.

Bu da beraberinde mutsuzluk getirir.

Ne kadar güçlü olduğumuza dair gerçekçi bir fikre sahip olmak, iç huzurun gereklerinden biridir.

Çünkü gücümüzün neye yetip neye yetmediğini bildiğimiz takdirde, sorumluluklarımızın sınırı da kendiliğinden belirmiş olur.

Bu sayede gücümüzün yettiğini kontrol etme, yetmediğini ise kabullenme bilgeliğine erişebiliriz.

Bir olay karşısında mutsuz olan kişinin yaklaşımında “bu böyle olmamalıydı” direnci yatar.

Çoğu insan bu direncin farkında bile değildir.

Dolayısıyla birçoğumuz, üzerinde kontrolümüzün olmadığı kişi ve olaylara karşı sert tepkiler veririz.

“Bu böyle olmamalıydı” direnci yerine “demek ki böyle olmalıymış” kabulü, geçmişe takılı kalmaktansa elimizdeki imkânları kullanarak şimdiki anı şekillendirme gücünü bize hatırlatmış olur.

Yakın ilişkilerinizde takılı kaldığınız anlaşmazlıklar, aşmakta zorlandığınız çatışmalar varsa danışmanlık alabilirsiniz.

Danışmanlık seanslarında edineceğiniz zihinsel esneklik, olaylara farklı açılardan bakabilmenizi sağlar.

Edineceğiniz farkındalıklar ise gücünüzün neye yetip neye yetmediğine dair net bir fikre sahip olmanızı mümkün kılar.

Böylelikle anlamsız çatışmalara saplanmaktansa yakınlarınızla daha huzurlu ilişkiler kurabilirsiniz.

Danışmanlık randevusu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta atabilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Diğer yazıları için tıklayınız.