
2010 yılında piyasaya çıktığında ortalığı kasıp kavuran Demet Akalın şarkısının bu kadar sevilmesinin sebebi topluma ayna tutmasıydı.
Maalesef kültürümüzde “evlenirsem mutlu olurum”, “evliyken çocuk yaparsam evliliğim kurtulur” otomatik düşünceleri oldukça yaygın.
Otomatik düşünceler; çocukluğumuzda duyduğumuz ve sorgulamadan kabul edip yetişkin hayatımıza taşıdığımız fikirlerdir.
Hayatını bu fikirler üzerine inşa eden insanların mutsuzluk depremleriyle sarsılması çok sık görülen bir durumdur.
Çünkü kişi, farkında olmadan mutluluğu bir koşula bağlar.
“Ancak evlenirsem mutlu olabilirim” veya “sadece çocuklu çiftler mutludur” gibi ön kabuller ile hayatı algılar.
Dolayısı ile sevgilisi veya eşi olmayan kişi, farkında olmadan kendi kendini mutsuzluk tuzağına düşürmüş olur.
Bununla da kalmaz, mutsuz bir ruh hali içindeyken karşısına çıkan insanlardan hangisini hayatına alacağına karar verirken “kim beni mutlu edebilir” süzgecini kullanır.
Genellikle de seçtiği kişi, kendine aşina olan; yani bir şekilde anne veya babasını andıran biri olur.
Çünkü yalnızken mutsuz olan yetişkin birinin “kim beni mutlu edebilir” süzgeci:
- Geçmişteki mutlu anılarım hangileriydi? Çocukluk anılarım.
- Beni çocukken en çok mutlu eden kişi(ler) kimdi? Annem veya babam.
- O zaman annem veya babama benzer biri beni yeniden mutlu edebilir.
gibi bir düşünce silsilesi ile çalışır, tabii bu düşünceler bilinç dışında gerçekleştiği için kişi bunların farkında değildir.
Üstelik bu karar mekanizmasının avantajlarından biri de kişinin kendini güvende hissetmesine yol açar.
Çünkü bir insan; kendini alışık olduğu durumlar içindeyken ve aşina olduğu insanlar ile birlikteyken güvende hisseder.
Anne veya babasını andıran birini evlenmek üzere hayatına alan kişi; o tip insanların iyi ve kötü yönlerini ezbere bildiği için zaten kurulu olan savunma mekanizmasını olduğu gibi evliliğine monte ederek zarar görme ihtimalini minimize etmeye çalışır.
Tabii ki “beni mutlu etsin” beklentisi ve baskısıyla başlayan bir evlilik mutsuzluğa mahkumdur.
Çünkü mutluluk bir yan etkidir.
Belirlenen bir hedefe ilerlerken atılan her adımda vücut mutluluk hormonu salgılar.
Kişi, “evlenmeyi” hedef olarak belirlemişse; evlenene kadar geçen süreç boyunca (söz, nişan, alışveriş vs.) mutlu olur.
Evlendikten sonra ortada bir hedef kalmadığı için mutluluk hormonu seviyesi azalmaya başlar.
Bu sefer de yeni bir hedef belirlenir: çocuk yapmak.
Çocuk yapana kadarki süreç de insanı mutlu eder, ta ki çocuk doğana kadar…
Sonra da farklı farklı hedefler belirlenerek aynı döngü tekrarlanır.
Bütün bu döngü içinde çiftler uyumlu ise herhangi bir sorun yoktur.
Ancak ortadaki uyumsuzlukları bastırmak, görmezden gelmek, halının altına süpürmek için bu hedefler bahane olarak kullanılıyorsa nihai mutsuzluk sadece ertelenmiş olur.
Üstelik bir insanı hayata getirmek gibi ulvi ve kutsal bir eylem de iki insanın kolay yolu seçmesi ile kirletilir.
Böyle bir hikaye ile dünyaya gelen ve bu gibi ebeveynler tarafından yetiştirilen çocukların da sağlıklı büyümesi mümkün değildir.
Bu tip bir aileye doğan çocuk, yetişkinlik hayatına otomatik düşüncelerini sorgulamadan devam ederse aynı döngüyü tekrar etmiş olur ve sonuçta bir mutsuzluk makinesi ortaya çıkar.
Coğrafya, aile ve çocukluk kaderdir; bunu sürdürmek ise tercihtir.
İnsan, kaderini sorgularsa bazı yanlışlar ile yüzleşir.
Bu yanlışların yanlış olduğunu kabul ederse değiştirme imkânı doğar.
Değiştirmek için azimli ve kararlı bir şekilde çaba sarf ederse de mutsuzluk makinesini stop edebilir.
Mutsuzluk döngüsünden çıkmak için kişinin yapması gereken ilk şey, mutluluk ile memnuniyet hallerini birbirinden ayırmaktır.
Çoğu insan bunları birbirine karıştırır.
Mutluluk; coşkun, manik, dışa dönük, enerjik ve savruk bir ruh halidir.
Bunun sürekli olması mümkün değildir, insan fizyolojisi ve biyolojisine aykırıdır.
Oysa ki memnuniyet; kişinin içinde bulunduğu durumdan şikayetçi olmama, o durum karşısında minnet duyma ve huzurlu olma halidir.
Bu ruh hali, uzun süren ve sık tekrar eden periyotlarla yaşanabilir.
Sevgilisi veya eşi olmayan biri eğer yalnızken memnuniyet içinde ise ve evlenmek istiyorsa dikkat etmesi gereken bir sonraki husus; müstakbel partnerini seçerken kendisine uygun biri olduğuna emin olmaktır.
Uygunluk kriterleri:
- Sosyo-ekonomi (kültür, yaş farkı, eğitim seviyesi, maddi gelir vs.)
- Sevgi / aşk
- Cinsellik
Yalnızken de memnun olabilen, sosyo-ekonomik açıdan birbirine yakın, birbirini seven veya birbirine aşık, cinsel açıdan da uyumlu olan bir çift evlendiği takdirde tabii ki mutlu olur ve memnuniyet periyotlarını güçlendirir, periyotların süresini de uzatır.
Aynı çift, memnun oldukları evliliklerini çocuk yaparak taçlandırırsa da pozitif döngü makinesi çalışmaya başlar.
Böyle bir ortamda büyüyen çocuğun fiziksel ve psikolojik olarak sağlıklı yetişmesi çok daha olasıdır.
- Bu yazıyı okurken daha önce hiç sorgulamadığınız otomatik düşünceleriniz olduğunu fark ettiyseniz,
- Mutlu olmayı ancak bir sevgili veya evlilik koşuluna bağlamışsanız,
- Evlilik öncesinde müstakbel eşinizle ilgili kafanızda soru işaretleri varsa,
- Evliliğinizin gidişatından memnun değilseniz ve bir şeyleri değiştirmek istiyorsanız
danışmanlık alabilirsiniz.
Profesyonel bir danışman, uzun zamandır kafanızda dönüp duran ama bir türlü adını koyamadığınız duygu ve düşüncelerinizi fark etmenize ve tanımlamanıza yardımcı olur.
Tanımlanmış duygu ve düşünceler, size ne istediğiniz hakkında da somut bir tablo çizer.
Ne istediğini bilen birinin ise isteğini elde etmesi kolaylaşır, üstelik bu süreçte danışmanın yol gösterici yönlendirmeleri de pusula görevi görür.
Elinde pusula olan ve nereye gitmek istediğini bilen kişi için geriye sadece o yolda ilerlemek kalır…
Danışmanlık randevusu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta gönderebilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.