Kendini cezalandırmak

Hepimizin içinde üç farklı ego durumu vardır; çocuk parça, yetişkin parça ve ebeveyn parça.

İçinde bulunduğumuz duruma ve ilişkilenme biçimine göre bu parçalar arasında sürekli geçiş yaparız.

Ebeveyn egomuzun devreye girmesi için çocuğumuzun olması gerekmez.

Veyahut kaç yaşına gelirsek gelelim, içimizdeki çocuk parça var olmaya devam eder.

Örnek vermek gerekirse;

Kilo vermeye çalışan birinde sağlıksız şeyler yeme dürtüsünü uyandıran kişinin çocuk egosudur.

Bankaya veya herhangi bir devlet dairesine gidip sükunet ve sabırla işini halleden bir kişi yetişkin egosu ile hareket ediyor demektir.

En yakın arkadaşına fazla sigara içiyor diye çıkışan ve içmemesi gerektiğini söyleyen biri ise ebeveyn egosunu konuşturuyordur.

Sağlıklı olan, hayatımızın genel gidişatını yetişkin parçanın yönetmesidir.

Önemli kararlar alırken bilincimizin direksiyonunda yetişkin ego varsa pişmanlık duyma ihtimalimiz büyük ölçüde azalır.

Çünkü yetişkin ego; neyi neden istediğini, sebeplerini ve sonuçlarını net bir şekilde değerlendirebilir.

Tabii ki her zaman yetişkin parçamızla da hareket edemeyiz.

Yeri gelir, direksiyona ebeveyn ego geçer. Bazen de çocuk parçamız yönlendirir bizi.

Çocuk egomuz, tıpkı adı gibi çocukça çıkarımlar yapar. Neden-sonuç ilişkisi kurmakta pek başarılı değildir.

Bu yüzden de etrafta olup bitenlere dair sağlıklı ve gerçekçi analiz yapamaz. Aşırı genellemeye meyillidir, anlamaya çalışmaktansa suçlayıcı olur.

Bazen bu suçlayıcılık kendine de zarar verir.

Özellikle çocukluk yaşantımız boyunca etrafımızda olup biten olumsuz olaylar üzerinde herhangi bir sorumluluğumuz olmamasına rağmen kendimize pay çıkarabiliriz. Bunu yapan da çocuk egodur.

Örneğin; anne ve babası kavga eden bir çocuk bilinçdışı düzeyde “benim yüzümden kavga ediyorlar, ben daha uslu bir çocuk olsaydım kavga etmezlerdi” gibi bir çıkarım yaparak kendini suçlu hissedebilir.

Çocuğun bilişsel becerileri, kavganın asıl sebebini kavrayacak kadar gelişmediği için üzüldüğü ve anlamlandıramadığı durumlarda kendini suçlar.

Suçun olduğu yerde ceza da vardır.

Kişi, kendini suçlu hissettiği konularda vicdan azabını giderebilmek için şiddetli bir cezalandırılma ihtiyacı duyar.

Bu ihtiyacını bazen başkaları üzerinden giderir, bazen de kendi kendini cezalandıracağı durumlar yaratır.

Fiziksel engelli kardeşi olan bir çocuk, sağlıklı olduğu için kendisini suçlu hissedebilir. Bu suçluluğun cezasını ise kendi sağlığını bozarak çeker. Kötü beslenebilir, uyku düzenine dikkat etmeyebilir, yaralanma ihtimalinin yüksek olduğu aktiviteler yapmaktan keyif alabilir.

Babasının annesini dövmesine şahit olarak büyüyen bir kız çocuğu, bundan ötürü suçluluk duyuyorsa evlenmek için kendisine şiddet uygulama ihtimali olan bir partner seçer. Eşi kendisine şiddet uyguladığında da bilinçdışı düzeyde bir huzur ve tatmin duyar. Çünkü annesinin onun yüzünden şiddete maruz kaldığını düşünür ve kendisi de şiddet görerek cezasını çekmiş, vicdan azabını bir süreliğine dindirmiş olur.

Bu temelsiz suçluluk duygusunun insana üç farklı zararı olur:

1- Kişi gündelik hayatında kendini sık sık huzursuz hisseder, keyif alması gereken durumlardan mutsuz olabilmek için sürekli sebep arar.

2- Hayatını, kendini cezalandırabileceği koşullar üzerine inşa eder; bilinçli düzeyde iyiliği, başarıyı ve mutluluğu amaçlayarak hareket ettiğini zannederken bilinçdışı düzeyde kendini sabote ederek yaşamını mutsuzluk ve başarısızlıkla doldurur. Bunu da şanssızlığa veya diğer dış etkenlere bağlar.

3- Kendini cezalandırdığı anlarda hissettiği bilinçdışı düzeydeki tatmini ve huzuru yeniden yaşayabilmek için benzer koşulları tekrar tekrar oluşturur. Çoğu zaman kendini cezalandırma seremonisine başkalarını da alet eder. Bundan dolayı da hem kendisine hem de çevresine mutsuzluk verir.

Birkaç kendini cezalandırma örneği vermek faydalı olacaktır.

Aldatılmak: Güven vermeyen davranışları olan partnerine karşı kayıtsız kalan, şüpheli durumların üzerine gidip sorgulamaktansa yokmuş gibi davranan kişi; aldatıldığını öğrendikten sonra garip bir hafifleme ve huzur hissediyorsa;

Cinsel işlev bozukluğu: Evliliğin gidişatını etkileyecek sıklık ve yoğunlukta cinsel işlev bozukluğu yaşayan kişi, partnerinin ısrarlarına rağmen bununla ilgili profesyonel yardım almıyorsa;

Psikosomatik ağrılar: Sırt, boyun, bacak gibi sabit veya gezici bölgelerde tıbbi olarak sebebi bulunamayan, kronik ve şiddetli ağrılar çeken kişi;

Migren atakları: Hayatının zorlayıcı bir dönminde sık sık ve yoğun olarak migren ataklarına maruz kalan kişi;

Büyük finansal kayıplar: Kumar yoluyla veya birden fazla yanlış yatırım sonucu yüksek meblağlı maddi kayıp yaşayan kişi aynı davranışı tekrar etmeye devam ediyorsa;

Kanser: Ailesinde kanser geçmişi olan kişi, sağlığına dikkat edip düzenli kontrollerine gitmiyor veya kanser teşhisi almasına rağmen tedaviyi aksatıyor/reddediyorsa;

Kendini cezalandırma şeması söz konusudur.

Burada dikkat edilmesi gereken nokta şudur: kişi mağdur olduğu durumların oluşmasında etkin bir rol oynadı mı? Kolaylıkla önüne geçebileceği olumsuzlukların gerçekleşmesine göz yumdu mu? Telafisi mümkün olan hataları telafi etmek için elinden geleni yaptı mı?

Tabii ki her insan hata yapar, ancak yetişkin ego yapılan hatadan ders çıkarır ve tekrarlanmaması için ekstra dikkatli olur.

Çocuk ego ise aynı hataları, ders çıkarmadan tekrar tekrar yaparak kendini mağdur eder. Çünkü bu durumdan ikincil kazanç elde etmiş olur. Elde ettiği kazanç, bilinçdışı düzeyde cezasını çekmiş olmanın getirdiği vicdan rahatlamasıdır.

Yetişkin ego ile yapılan hatadan sonra pişmanlık, çocuk ego ile yapılan hatadan sonra ise suçluluk duyulur.

Kişi, yetişkin egosu ile içindeki bu suçluluk duygusunun farkına varmadığı sürece aynı olumsuz döngülerin içine kendini sokmaya devam eder.

Suçluluk duygusunun farkına varabilmek profesyonel yardım almak gerekir.

Eğer siz de kendinizi sürekli tekrar eden olumsuz döngülerin içinde bulup sebebini bulamıyor, anlamlandıramıyor, şanssızlığa veya diğer dış etkenlere bağlıyorsanız ve bu durum yakın ilişkilerinizi etkiliyorsa danışmanlık alabilirsiniz.

Seans esnasında size anlamsız gelen döngüleri dinleyen danışman, aradaki ortak noktaları ve bağlantıları fark edip sizin de şimdiye kadar gözünüzden kaçan şemalar üzerinde farkındalık kazanmanıza yardımcı olur.

Sonra bu şemaların kökeni üzerine çalışılır, çocukluk yaşantınıza dayanan suçluluk duygunuz hakkında konuştukça danışmanın da analizi ile aslında herhangi bir suçunuz olmadığını görürsünüz.

Bunu gördüğünüz anda artık kendinizi cezalandırma şemasından çıkarsınız, çünkü suç yoksa cezaya da gerek yoktur.

Böylelikle uzun yıllardır kendini tekrar eden olumsuz döngüler kırılmış olur, kendinizi çok daha hafif ve rahatlamış hissedersiniz.

Danışmanlık hakkında detaylı bilgi ve randevu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta gönderebilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.

Diğer yazıları için tıklayınız.