
Evlenmeden önce birlikte yaşayan çiftlerin ayrılma ihtimalleri büyük oranda artar.
Bunun en önemli sebebi basıp gitmenin kolay olmasıdır.
“Birbirini seven insanlar neden basıp gitsin ki?”
Yakınlıktan ötürü.
Kulağa her ne kadar ironik gelse de “çok muhabbet tez ayrılık getirir” atasözünü hatırlamak yerinde olur.
Kimse mükemmel değildir.
Kimsenin mükemmel olmadığı gibi, birbirine %100 uyumlu hiçbir çift de yoktur.
Yakın ilişki içinde olan herkes, zamanla birbirlerinin kusurlarını görmeye başlar.
Bir müddet sonra bu kusurlar görmezden gelinemeyecek kadar ön plana çıkar.
Aynı evi paylaşan ve birbirlerinin kusurlarının farkında olan her insan doğal olarak bunu dile getirme ihtiyacı duyar.
Bir insanın kendi kusurlarıyla yüzleşmesi ve onları kabul etmesi oldukça zordur.
İşte o noktada bir yol ayrımına gelinir.
Ya “evet, ben kusurluyum” denir ya da “sen kusurlusun” diyenden uzaklaşılır.
Uzaklaşmak daha kolay olduğu için çoğu insan bunu tercih eder.
Çünkü kusurunu kabul eden insanın değişmesi ve kusurlarını gidermeye çalışması gerekir.
Değişim ve gelişim yolu, uzun ve meşakkatli bir yoldur.
Sonunda mükafat olmayan bir yola kimse çıkmak istemez.
Aslında tam da bu sebepten ötürü evlenmeden birlikte yaşamak istenir.
Evlenmeden birlikte yaşamayı kabul eden çiftler birbirlerine satır arasında “şimdilik bulabildiğim en iyi insan sensin, daha iyisini bulana kadar senden ayrılmanın kolay yolunu saklı tutuyorum” demiş olur.
“Peki evlenmeden birlikte yaşamanın hiç mi avantajı yok?”
Elbette var.
Ailesinden ayrı bir eve çıkmak isteyen ama maddi olarak bunu tek başına karşılayamayacak biri için sevgilisiyle yaşamak cazip bir seçenektir.
Üstelik bu sayede düzenli seks hayatı imkânına da kavuşur.
Evlenmeyi ve çocuk yapmayı düşünmeyen biri için bu seçenek gayet makul olabilir.
Ancak hayatının bir döneminde evlenip çocuk yapmak isteyen biri için özellikle evlenmeyi düşündüğü kişiyle nikâh öncesi birlikte yaşamak, gelecek planlarını sekteye uğratabilir.
“Evlenmenin ne faydası var ki?”
Evlenmeyi göze alan çiftler, birbirlerine hem tanıdıkları hem de devletin gözü önünde asla ayrılmama sözü verirler ve bozulması halinde tazminat ödemeleri gereken bir anlaşma imzalarlar.
Sağlıklı düşünebilen kimse “nasılsa bir gün boşanırım” diyerek evlenmez.
Evlilik yemininde “hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde, ölüm bizi ayırana dek…” gibi ibarelerin bulunmasının altında da bu mantık vardır.
Bir evliliğin mutlu bir şekilde yürüyebilmesi için eşlerin sembolik olarak birbirlerini bir odaya kilitlemeleri ve anahtarını da camdan aşağıya atmaları gerekir.
Ancak o zaman, kaçmanın mümkün olmadığını anladıklarında kendi kusurlarıyla yüzleşebilir ve değişip gelişmeye razı olurlar.
İki farklı insanın anlaşmazlıklarını en aza indirebilmeleri için sıklıkla orta yolu bulmaları gerekir.
Bu da ancak karşılıklı bir fedakârlık dengesi sayesinde mümkün olur.
Karşılıklı fedakârlık yapan insanlar birbirlerine “ikimiz de mükemmel değiliz, hadi gel yanlışlarımızdan vazgeçip ortak bir doğru üzerinde buluşalım” demiş olurlar.
Değişime direnen insanlar ise kendilerini kusursuz, karşılarındakini kusurlu görürler.
Mutsuz evliliklerin çoğunda çiftlerden en az biri böyledir.
Tabii ki her zaman değişime direnen kişi haksız olmak zorunda değildir.
Çünkü değişim talebi; bazen partnerinin üzerinde tahakküm kurmak, ona zorbalık yapmak için de kullanılabilir.
Burada dikkat edilmesi gereken husus iyi niyettir.
İyi niyetle ve suçlayıcı olmadan verilen olumsuz bir geri bildirim; değişime giden yolun ilk adımıdır.
Suçlayıcı olmak, aşırı genellemelerle “sen zaten hep şöylesin, böylesin” demek muhatap olduğunuz insanın savunmaya çekilmesine sebep olur.
Kendini tehdit altında hisseden biri savunmaya çekilir.
Tehdit altında olan birinin yapacağı son şey değişmektir.
Aksine, ezbere bildiği yöntemlere her zamankinden daha sıkı sarılır.
Yeni yöntemler denemeye cesaret edemez.
Bu yüzden “şu sebeplerden ötürü şöyle olmanı isterim” gibi cümleler; suçlayıcılıktan uzak, olumsuza ve geçmişe değil, olumluya ve geleceğe odaklanan, sebep-sonuç ilişkisi barındırdığı için anlaşılmayı kolaylaştıran cümlelerdir.
İyi niyetli ve partneriyle anlaşmayı amaçlayan biri böyle konuşur.
Sevgiler.