
Bütün dünya bir sahnedir…
ve bütün erkekler ve kadınlar sadece birer oyuncu…
William Shakespeare
İnsanın Yedi Çağı şiirinde Shakespeare’in sahne ve oyuncu teşbihi aile içi dinamikler için de geçerlidir.
Her ailenin kendine özgü bir dinamiği, her aile bireyinin de o dinamiğin içinde bir rolü vardır.
Bu dinamiğin kaynağı genellikle birkaç nesil önceye dayanır.
Göç, afet, ani ölüm, kaza, savaş, hastalık gibi travmatik olaylar ailelerin dinamiklerini derinden etkiler ve şekillendirir.
Ailenin büyükleri, bu gibi travmalarla başa çıkmak ve hem kendilerini hem de ailelerini koruyabilmek için savunma mekanizmaları geliştirirler.
Travmatik olaylar sonucu değişen dinamiklere ayak uydurabilmek için hem kendilerine hem de diğer aile üyelerine bazı roller biçerler.
Hem yaşça hem de zihinsel olgunluğa sahip bireyler, kendilerine biçilen yeni rolün farkında olarak ya benimserler ya da reddederler.
Ancak ailenin yeni üyeleri olan bebekler ve çocuklar çoğu zaman bu değişikliği anlamlandırmakta zorlanır ve yeni rollerin farkına varamaz.
Birçok çocuk, aile büyüklerinin beklentilerini karşılayabilmek ve aile içinde huzursuzluk çıkarmamak için kendilerine ağır gelen rolleri kabul eder.
Yeni rollerinin dezavantajları olduğu kadar bazı avantajları da olabilir.
Örneğin babası erken yaşta vefat eden ailenin en büyük çocuğu, annesi tarafından baba/koca rolüne konumlandırılabilir.
Bunun olması için çocuğun cinsiyetinin erkek olmasına da gerek yoktur.
Ailenin en büyük veya tek çocuğu kızsa; anne, eskiden kocasıyla paylaştığı sorumlulukları ve sürdürdüğü dinamikleri kız çocuğundan da bekleyebilir.
Geleneksel ailelerde otorite figürü baba, sevgi ve şefkat gösteren ise annedir.
Yukarıdaki örnekte anne; vefat eden babanın ardından ailedeki otorite figürü rolünü benimsemesi için ailedeki en büyük veya tek kız çocuğuna karşı bir beklentiye girebilir hatta yönlendirmeler yapabilir.
“Kardeşlerine sahip çıksana kızım, çok gürültü yapıyorlar!”
Bu yönlendirmeyi kabul eden ve içselleştiren kız çocuğu; belki de kendinden sadece 2-3 yaş küçük kardeşine babalık taslamak zorunda hisseder.
Başlarda, erken yaşta elde ettiği otorite ve güç hoşuna gider.
Ancak zamanla; sürekli düzeni sağlayan, kendini diğer aile üyelerinden sorumlu hisseden ve dolayısıyla korumacı/kısıtlayıcı davranan kişi olmak çocuğun kendi yolunu çizmesine engel olur.
Ailedeki baba eksikliği; hem annesi hem de kardeşleri tarafından hissedilmesin diye aslında kendi çocukluğundan, kendi yolunu tayin etme hakkından, kendi istek ve arzularından fedakarlık yapar.
Bu fedakarlık, övgüler ve ayrıcalıklarla ödüllendirildiği sürece baba rolünü üstlenen çocuk bu rolü sürdürmeye devam eder.
Hayata bakış açısı ve hayattan beklentileri bu rolün gerektirdiği üzere şekilleneceği için evleneceği kişinin de kendi rolünü tamamlayabilecek mizaca sahip biri olmasına dikkat eder.
Dolayısıyla kendisine çocuk yaşta biçilen rol, kendi kurduğu ailede de devam eder ve zamanla kendi çocuklarına aktarılır.
Bu örneğin birçok farklı versiyonu için de benzer dinamikler aşağı yukarı geçerlidir.
Babasını erken yaşta kaybeden çocuk yukarıdaki örnekte olduğu gibi kız değil de erkekse, ataerkil toplum değerlerini içselleştirerek bu rolü kendi kendine üstlenebilir.
Ailede yaşı birbirine yakın iki erkek çocuk varsa bu rol için güç savaşına ve rekabete girebilir.
Baba rolünü üstlenen erkek çocuğun kız kardeşi varsa, olası bir kısıtlanmaya karşı abisinin yeni rolüne direnç gösterebilir.
Rol değişiklikleri için ebeveyn ölümü gibi bir sebep de gerekmez her zaman.
Ebeveyn ölümü yerine boşanmayı da koyabiliriz.
Evlat ölümü söz konusu olursa; ölen evladın yerine hayatta kalan evlatlardan biri, sanki ölen evlatmış gibi de yetiştirilebilir.
Otorite figürü olmak beraberinde çoğu zaman hayır demeyi, talepleri reddetmeyi ve dolayısıyla tepki olarak aile içinde yeteri kadar sevgi görememeyi de getirebilir.
Hayır demeyi göze alamayan, geleneksel aile yapısına dahil bir baba; oğluna karşı yeteri kadar otoriter davranmayıp onun babası yerine abisi veya kardeşi gibi davranabilir.
Ailedeki otorite eksikliğini fark eden erkek çocuk ise bu boşluğu doldurmaya kalkışarak annesine karşı zorbalık yapmaya kalkabilir.
Anne böyle bir durumda hem ebeveynlik sorumlulukları açısından eşinin kendisini yalnız bırakmasıyla başa çıkmaya çalışır hem de oğluna yeteri kadar sevgi ve şefkat gösteremez.
Örnekler sonsuz farklı kombinasyonlarla çoğaltılabilir.
Asıl nokta, içinde yetiştiğimiz ailedeki rolümüzün bize ağır gelip gelmediğidir.
Eğer size biçilen rol; hayata bakış açınız, beklentileriniz ve arzularınızla paralel değilse hayattan aldığınız keyif giderek azalacaktır.
Bununla da kalmayıp size bu rolü biçen veya üstlendiğiniz role isyan eden aile üyelerinizle ilişkilerinizin bozulması da kaçınılmaz olacaktır.
Bu yazıda bahsedilen dinamiklerden ve rol karmaşasından muzdaripseniz danışmanlık alabilirsiniz.
Danışmanlık sürecinde size hangi rolün neden biçildiği, kimin bundan ne gibi fayda veya zarar gördüğü, bu rolün size ağır gelip gelmediği gibi konulara dair analizler yapılır ve farkındalık kazandırılır.
Bu sayede hayattan keyif almanıza engel olan ve aile üyelerinizle ilişkinizi bozan, size ait olmayan rolden sıyrılabilir; kendi hayatınızı kendi istediğiniz şekilde yaşamak için sağlıklı adımlar atabilirsiniz.
Danışmanlık randevusu almak için tugrulkatkak@gmail.com adresine e-posta gönderebilir veya aşağıdaki butona tıklayarak WhatsApp üzerinden iletişime geçebilirsiniz.





















